30 Ağustos 2014 Cumartesi

Gelecek cenazelere

ruhumun kara buhulu kesif pencereleri,
yağan karın geniş zardan holleri,
kış dünyaya sadece dokunuyormuş gibi
ve hayat gelecek cenazeleri beklemekten ibaret.

Bu mevsimler

izleri geriye takip ediyorum
yaptığım tek şey bu
izleri
takip etmek.

her tutmaya çalıştığımda
zamanın kirli kalıntılarını
capcanlı hissediyorum kendimi
bir o kadar da ölü.

düşünceler ve anılar
şu yapraklar gibi düşecekler
bir karışıklık melanjı
güzellik ve kırılganlık

ya rüzgar çarptı
binbir parçaya ayırdı
ya da bir yığının içine süpürüldü
bir oldu.
bilemiyorum

iki türlü de üzerine basabilirim
yanlışlıkla
kuru yapraklara basınca beni tatmin o sesi çıkarır
tatmin olur muyum ?

belki güzel bir manzara görürüm
demir dudaklarım o gün kırılır bükülür
hatırlarım
ruhumun da gülmemle ahenk içinde var olduğu zamanları

cevapları arıyorum,ama cevap çok basit
hepsi bu kuru yapraklarda yazıyor işte

bu mevsimler,
kahretsin
onlar hayatlarımıza çok benziyor

biraz uzanıp opak gökyüzüne bakarım
madem mevsimler hayatlarımıza benziyor
belki uzun zaman sonra dua bile ederim
sonbahar gelsin diye
tekrar dünyaya
tekrar ruhuma.

Hyp

yapraklar yere düşmeye başladığında, kasvetli günler de bizim üstümüze düşecek
son kere parlak olacaklar, ahenkle dans ederken havada güneşin yer yer çarpmasıyla
son kere parlak olacaklar, elveda diyen birinin elini sağa sola sarsmasıyla

güneşin batışı, yağlı boyanın tuvale akıp gitmesi gibi olacak, izleyeceğiz

kanlı kırmızı, ufuğa doğru karışıp gidiyor
güneş, dağların arkasında kendi mezarını kazıp ölmeye batıyor.

kışa doğru kuşlar göç edecekler, sanki uyarıyorlar bizi

ayrılın diyorlar, bu soğuk kasvette zihninizi kaybedersiniz, gidin!
ama kuşlar, biz uçamayız ki..

yıldızlar soğuk gecelerde kaymaya başladığında

tutulan dilekleri hissedeceğiz, boş hayalleri.
büyülenerek izleyeceğiz yıldızların ölümlerini
ilk defa bir şeylerin ölümü sana ilham verecek
ve aynı anda umacağız, bizim ayrılışımızın da bu kadar büyüleyici olmasını.