Bernard Shaw ne diyor Pygmalion'ın girişinde, 'Higgins'in Eliza'ya asılmak yerine, Milton ve Keats'e hayran olup ömrünü onunla geçirmesi Pygmalion piyesini izleyen binlere garip ve anormal geliyor.' Çünkü Higgins'in düzeyinde Keats'i ve Milton'ı anlayabilmek için, belli bir yerde yetişmiş olmak lazım ve anne faktörünü vurguluyor. Kültürlü - hele ki parası da bol- bir anne ise, çocuğuna öyle bir dünya yaratır ki, hiç bir genç kız o dünya ile başa çıkamaz. Dolayısı ile Higgins'in Eliza'nın güzelliklerine kapılmak yerine, edebiyatın güzelliklerinde dolaşmasını anlamak gayet mümkündür. Çünkü biz tutku deyince şehvet algılıyoruz, fakat Higgins'in tutkusu başka.
....
Cuma günleri seminer yapılır idi okulda, ben seminerlerden sonra kalırdım ki rahat çalışayım. Michelle diye bir kız vardı, bir gün - o da bana asılıyormuş haberim yok- geldi dedi sana çok üzülüyorum. Niye Michelle'cim dedim. E sen dedi, tek başına burada oturuyorsun. Ha dedim öyle mi zannediyorsun? Siz gittikten sonra benim dostlarım geliyorlar. Kim dedi. Ben sana söyleyeyim dedim. Edward Shils, Hans Stille ve bütün tarihin meşhurları buradalar dedim, onlarla oturuyorum ve dedim sabah kalktığım zaman, masamda bir iş bırakıp, sabahın erken saatlerinde yatmaya gidiyorum. Sen ne yapıyorsun? Arkadaşın Tom'la mı çıkıyorsun? Sokaktaki köpekler de öyle yapıyorlar.
....
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde olsun, Amasya'da olsun, Muğla'da olsun, çok güzel evler var. Bunlara ne oldu?
Şimdi, Avrupa'da, konusu edinmiş olan iyiye standartlaşma, burada neden olmadı? O standartlaşma, bu evleri de standartlaştırabilirdi, yapmadı. Bunun yerine, üzerinden demirler çıkan, sıvası tamamlanmamış, iğrenç hücreler oluşturdu. Şimdi bu nereden kaynaklanıyor dendiği zaman, dendi ki; insan kendine önem vermeli. Fakat kendinizde hangi önemi arayacaksınız? Eğer kendinizde hangi önemleri aramanız gerektiğini bilmiyorsanız, az önce anlatmaya çalıştığıma geldik, evinizde ne gördünüz? Ananızdan babanızdan ne gördünüz? Çevrenizden ve arkadaşlarınızdan ne gördünüz? Eğer bunları siz zengin olarak görmediyseniz, bunlar bir çeşitlilik arz etmiyorsa, sizin standartlaştırabileceğiniz ancak gördüğünüz zavallılıktır ve bugün bu zavallılık, Türkiyeyi yönetenleri temsil etmektedir ve bu zavallılık kendi yönetimini iş başına getirmektedir. Onun için, bakın burası Muammer Karaca'nın tiyatrosu dendiği zaman, karşısındaki muhatabının evinde Muammer Karaca ile ilgili sohbetler yapılıyor olması lazım.
Ben Muammer Karaca'yı tanımak bahtiyarlığına eriştim. Çünkü dedemin dostuydu. Çünkü Muammer Karaca bir değerdi. Bir Cibali Karakolu evde konuşulurdu. Şimdi bunları bu adam görmediyse, e yani tiyatro salonu hakkında söylenen dam üstünde saksağan olur. O da salon, o da salon. Altı üstü iki tane tiyatro yapıyorsun yahu, ne olacak deniyor. Böyle sanatın içine bilmem ne edeyim diyen yöneticilerimiz çıkıyor. Halbuki o adam şunun farkında değil ki, sanat yaratmaktır. Hemde kontrolü olmayan bir yaratma.
1 Temmuz 2017 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)