Yakılırsanız nasıl ziyaret edecek sevdikleriniz sizi ?
Daha bu kelimeleri derken bile belliydi gözlerindeki fluluktan bu çocuğun hali hazırda bir ceset olduğu. Ya artık sağlıksız denecek kadar çok düşünmüştü bunu, ya da birkaç kere ölüp dirilmişti. Uzun zaman sonra ilk defa heyecanlandım bu toy nesil arasında, bu ceset çocuk farklıydı.
Belki ellerini sevdiğinizden kendisini sevdiğiniz kadınlar çıkar gelirler diye devam etti.
Ellerini sevdiğim kadınların çoğuna genelde aşık olurum.
Ellerini sürerler isminizin yazdığı taşa, yanında birileri olur hep, kendileri gelemezler, garip olur çünkü. İnsanlara anlatamadığı o sevişirken kavga ettiğiniz hikayeleri ya da münasebetinizi kimse bilmediği için söyleyemediği tüm o anıları anlatıyormuş gibi içinden geçirir, minicik tebessüm eder belki.
Hatırladıkça tebessüm eder, tebessüm ettikçe üzülür. Bir an tebessüm yerini göz yaşına bırakır, insanlar anlam veremezken ağlar o.
Bunu kaçıracak mısınız cidden?
Acıyı derinden, sevgiyi de ellerinden yaşadım, artık yaşamıyor olmanız nasıl engeller şahit olmanıza buna.
Minik çocuklar inanmadığınız tanrının dualarını başınızda eksik okurken nasıl zevkle durmazsınız orada? Dualar bitince yaptığınız erdemli işlerin,ya da komik hikayelerin çarpıtılmış ve abartılmış versiyonları o miniklere anlatılırken, hayatınız boyunca beyinlere kazınmayı, küçük beyinlere bizzat yontulmayı istemenize rağmen, nasıl terk edersiniz orayı?
O kadınların unutmasına nasıl izin verirsiniz sizi? Her biri için diğerini unuttuğunuzu sandınız, her biri için az az öldünüz zaten. Şaşırmamalı şu an kokuyor olmanıza değil mi?
Yahu diyorum ki, kim olduğunuzu inkar etmek değil midir bu?
Aynen bunları söyledi, çoğundan pek bir şey anlamadım. Süregelen konuşmanın bu kadar özel olmadığını o da biliyordu zaten. Bu çocuk resmen gözlerimizin önünde çürüyordu, hatta yaşarken çoktan çürümüştü de, gömülmek zahmetli olduğundan devam ediyor gibiydi. Anlaşılmak değildi derdi, derdi hiçbir şey değildi ki.
O gün fark ettim işte, ölüm yalnız olmuyormuş. Ben zaten yaşamımın ilk gününden beri ölüyormuşum. Öyle hep beraber ölüyormuşuz. Sadece bazısı bilinçli, bazısı yalnız öldüğünü sanıp bilmeden.
O da işte,ellerini sevdiği kadınlarla beraber çoktan ölmüştü zaten.
18 Kasım 2015 Çarşamba
18 Ağustos 2015 Salı
Sonsuz ama derin değil
Bugun günlerden çarşamba ve ben yine iyi bi insan olmadım.
Oturduğum sandalye hep bozuk,her gün tamir edeceğim ve her gün bu yüzden belim ağrımayacak,Bi gün kafamı yastığa koyduğumda değil de,üşenmeyeceğim bi an gelecek,komik olan ben yine tamir etmeyeceğim.
Saat tam olarak sabah 5:53,ne yaptığım hakkında en ufak bi fikrim yok ve hiç olmadı.Kalktım yatağa yattım,her gün kendime 1 saatlik uyumadan önce düşünme payı bırakırım.bu 6 senedir böyle.
Bugün günlerde çarşamba ve ben belki yarın iyi bi insan olurum.
Telefona yazması ne zor,işte diyorum şu an ölsem acaba.tam bu harfi yazarken geberip gitsem.Bi şekilde benliğim yaşasa ve yarınını görsem ama.Ne üzücü olur,sana ağlayan onlarca insanı görürsün,ağlar mıyım acaba.Sanmıyorum insanlara aptal derim muhtemelen.
Bugün günlerden çarşamba ve ben yine ölmeyi düşünüyorum.
Bugünlerde hep aklımda,ölmem değil ama,ölüm aklımda.Genelde boyuma küçük gelen yatağım yüzünden baş ucundaki avizeye ayağımı çarptığımda unutuyorum ,sonra dünyada süper gücü olan tek insan olduğumu falan düşünüp gözlerimi kapatıyorum,minik dünyamda egom tatmin oluyor,uçuyorum falan.
Bugün günlerden çarşamba ve hiçbir süper gücüm yok.
Telefonda neden perşembe yazıyor diye merak ettim,çünkü bugun perşembe.Saat 12:00 yi geçince diğer güne geçiyoruz çünkü.Büyük bir aptalım koccaman.Yaşadığı günü bilmeyen devasa bi aptal.
Bugün günlerden çarşam..perşembe ve ben en az dünki kadar aptalım.
Ölmeyi falan düşünüyorum bi de,tam şu an ölsem,dünyadan öldüğüm günü yanlış bilerek gideceğim.İnanılmaz komik değil mi.Hayatındaki en önemli günü bilmeyen bi insan.Öldüğün günün hayatından bi gün olarak mı sayılır acaba.
Bugün günlerden perşembe ve ben yine ölmeyi düşünüyorum.
Nerdesin avize sana ihtiyacım var,Size de oluyor mu bilmiyorum ama tam böyle 6:30 gibi vücuduma sığamadığım hissiyatına kapılıyorum,sıcaktan mı bilmiyorum.İçime sığmayan kendim miyim onu da bilmiyorum.Çıkarıp atasım geliyor her seferinde,atasım geliyorsa kendim değilimdir heralde.Atamıyorum.Bu her neyse kendimi kesmem lazım sanırım içimden çıkması için.
Bugün günlerden sanırım perşembe ve,ben daha demin ne dedim ?
Genelde yapmadığımın aksine bugun bi kadın düşledim.Teni toprak koktuğundan dudaklarım yağmur olan.Bunu yazmak istemediğimi farkettim.Sizede oluyor mu bilmiyorum ama saat tam 6:30 civarı uzatmaları oynuyormuşum hissine kapılıyorum.Ne kadar sürer bilmiyorum,ve bu cümleyi kafiye olsun diye yazıyorum.Yaşadığım günü bile bilmiyorum,öldüğüm günü de.
Bugün günlerden perşembe olmadığına ikna olmak üzereyim.
Öldüğüm günü bilmiyor olamam değil mi,Hadi ama o kadar aptal değilim.Kimse arkamda bu çocuk çok ahmak demeyecek eminim.Yarın ne olacak acaba merak etme hakkım var mı.Yada küçük ihtimali elemeyip,yarın ne olacaktı acaba demeli miyim.Aman be,saat 6:30 a yaklaşıyor ben telefonu bırakıyım.
Bugün günlerden çarşamba,ve ben tam şu an ölsem çok komik olurdu.
Oturduğum sandalye hep bozuk,her gün tamir edeceğim ve her gün bu yüzden belim ağrımayacak,Bi gün kafamı yastığa koyduğumda değil de,üşenmeyeceğim bi an gelecek,komik olan ben yine tamir etmeyeceğim.
Saat tam olarak sabah 5:53,ne yaptığım hakkında en ufak bi fikrim yok ve hiç olmadı.Kalktım yatağa yattım,her gün kendime 1 saatlik uyumadan önce düşünme payı bırakırım.bu 6 senedir böyle.
Bugün günlerde çarşamba ve ben belki yarın iyi bi insan olurum.
Telefona yazması ne zor,işte diyorum şu an ölsem acaba.tam bu harfi yazarken geberip gitsem.Bi şekilde benliğim yaşasa ve yarınını görsem ama.Ne üzücü olur,sana ağlayan onlarca insanı görürsün,ağlar mıyım acaba.Sanmıyorum insanlara aptal derim muhtemelen.
Bugün günlerden çarşamba ve ben yine ölmeyi düşünüyorum.
Bugünlerde hep aklımda,ölmem değil ama,ölüm aklımda.Genelde boyuma küçük gelen yatağım yüzünden baş ucundaki avizeye ayağımı çarptığımda unutuyorum ,sonra dünyada süper gücü olan tek insan olduğumu falan düşünüp gözlerimi kapatıyorum,minik dünyamda egom tatmin oluyor,uçuyorum falan.
Bugün günlerden çarşamba ve hiçbir süper gücüm yok.
Telefonda neden perşembe yazıyor diye merak ettim,çünkü bugun perşembe.Saat 12:00 yi geçince diğer güne geçiyoruz çünkü.Büyük bir aptalım koccaman.Yaşadığı günü bilmeyen devasa bi aptal.
Bugün günlerden çarşam..perşembe ve ben en az dünki kadar aptalım.
Ölmeyi falan düşünüyorum bi de,tam şu an ölsem,dünyadan öldüğüm günü yanlış bilerek gideceğim.İnanılmaz komik değil mi.Hayatındaki en önemli günü bilmeyen bi insan.Öldüğün günün hayatından bi gün olarak mı sayılır acaba.
Bugün günlerden perşembe ve ben yine ölmeyi düşünüyorum.
Nerdesin avize sana ihtiyacım var,Size de oluyor mu bilmiyorum ama tam böyle 6:30 gibi vücuduma sığamadığım hissiyatına kapılıyorum,sıcaktan mı bilmiyorum.İçime sığmayan kendim miyim onu da bilmiyorum.Çıkarıp atasım geliyor her seferinde,atasım geliyorsa kendim değilimdir heralde.Atamıyorum.Bu her neyse kendimi kesmem lazım sanırım içimden çıkması için.
Bugün günlerden sanırım perşembe ve,ben daha demin ne dedim ?
Genelde yapmadığımın aksine bugun bi kadın düşledim.Teni toprak koktuğundan dudaklarım yağmur olan.Bunu yazmak istemediğimi farkettim.Sizede oluyor mu bilmiyorum ama saat tam 6:30 civarı uzatmaları oynuyormuşum hissine kapılıyorum.Ne kadar sürer bilmiyorum,ve bu cümleyi kafiye olsun diye yazıyorum.Yaşadığım günü bile bilmiyorum,öldüğüm günü de.
Bugün günlerden perşembe olmadığına ikna olmak üzereyim.
Öldüğüm günü bilmiyor olamam değil mi,Hadi ama o kadar aptal değilim.Kimse arkamda bu çocuk çok ahmak demeyecek eminim.Yarın ne olacak acaba merak etme hakkım var mı.Yada küçük ihtimali elemeyip,yarın ne olacaktı acaba demeli miyim.Aman be,saat 6:30 a yaklaşıyor ben telefonu bırakıyım.
Bugün günlerden çarşamba,ve ben tam şu an ölsem çok komik olurdu.
7 Mayıs 2015 Perşembe
İçimden Çıkması İçin
Uyandım,kör müydüm?
En başta sorulsa acaba üzülerek tamam der, yoksa ölür müydüm?
Sonsuz acıya mı katlanır, yoksa hemen orada sonumu görür müydüm?
Defalarca gelirim, orda olurum dediğimin farkındayım ama
Ben bile değilken, sen istediğinin bu olduğuna emin miydin?
İşkenceler yumuşak topraktan güya erkekler yarattı
Hepsine söylediler ki, tüm yaşadıklarına zaman devaymış
Yine dediler ki, sakın ola ha! erkekler ağlamazmış.
Ağlamak da yoksa, ve zaman azıcık bile azaltmazsa acımı
O güya erkeklerin ölümü düşünmesi ne kadar yanlış?
1 Nisan 2015 Çarşamba
Sistematik iyileşme
Siyah beyaz bir dünyada yaşıyorum diyemem kendime
Ama ara sıra paletteki renklerim bulanmıyor da değil
Sevgi ve tutkunun kırmızı olmaktan çıktığı zamanlar oluyor
Siyah ve gri bulantısı kaplıyor bazen sıska ruhumu.
Öyle zamanlarda maviler artık güzel değiller
Kendimden tiksinmemin dilsiz anlatıcılarına dönüşüyorlar
Sanki her birini tek tek kusuyormuşum da
Var olmalarına bile sitem edip kendinden iğreniyor hepsi.
Doğa pastellerle birazcık bile yansıtılamıyor
Aynaların her biri tek tek kırılıyor
Minicik bir ışık süzmesi dahi hayat bulamıyor çünkü
Gösterilememesinin yarattığı büyük gölge altında.
Gün gelirde bu çimlerin yeşerdiğini görebilirsem eğer
Dönerse evsizlerin yüzleri griden soluk beje
Belki o an öğrenirim geriye dönüp bakmayı, unutmayı
Geçmişteki tüm o gri ve siyahları.
Ama ara sıra paletteki renklerim bulanmıyor da değil
Sevgi ve tutkunun kırmızı olmaktan çıktığı zamanlar oluyor
Siyah ve gri bulantısı kaplıyor bazen sıska ruhumu.
Öyle zamanlarda maviler artık güzel değiller
Kendimden tiksinmemin dilsiz anlatıcılarına dönüşüyorlar
Sanki her birini tek tek kusuyormuşum da
Var olmalarına bile sitem edip kendinden iğreniyor hepsi.
Doğa pastellerle birazcık bile yansıtılamıyor
Aynaların her biri tek tek kırılıyor
Minicik bir ışık süzmesi dahi hayat bulamıyor çünkü
Gösterilememesinin yarattığı büyük gölge altında.
Gün gelirde bu çimlerin yeşerdiğini görebilirsem eğer
Dönerse evsizlerin yüzleri griden soluk beje
Belki o an öğrenirim geriye dönüp bakmayı, unutmayı
Geçmişteki tüm o gri ve siyahları.
25 Mart 2015 Çarşamba
Bir yerler
Aşk gider,
Sözler sona erer,
Hisler akar ve,
Sonbahar biter.
Kırmızı yapraklar hışırdar,
Martılar şarkı söyler,
Düşünceler durur ve,
Duygular söner.
Sonra soğuk yüzünden hafif bir titreme
Beni ütopyanızın köşelerine götürün
Sadakatın hala yaşadığı ve,
Yasların sözlerle tutulmadığı yerlere.
Evet, yasların sözlerle tutulmadığı yerlere..
Sözler sona erer,
Hisler akar ve,
Sonbahar biter.
Kırmızı yapraklar hışırdar,
Martılar şarkı söyler,
Düşünceler durur ve,
Duygular söner.
Sonra soğuk yüzünden hafif bir titreme
Beni ütopyanızın köşelerine götürün
Sadakatın hala yaşadığı ve,
Yasların sözlerle tutulmadığı yerlere.
Evet, yasların sözlerle tutulmadığı yerlere..
10 Şubat 2015 Salı
Werther
"hayatta sana asla zarar vermeyeceğine kendin üzerine yemin edebileceğin, hatta ettiğin insanlar vardır ya, işte o yeminin bozulduğu yerdeyim.. işin kötüsü, bu yemini bozan ben miyim? bozduran sen misin? onu kestirmeye çalışıyorum hala.. cezasını çekiyorum bi de tabii ki, kendim üstüne, sana güvenerek söylediklerimin..
sabahları, bi de akşamları metroda bir adam keman çalıyor.. bana en çok o koyuyor.. kontrol edebildiğim ortamları yönetmem kolay oluyor da, her seferinde en savunmasız zamanımda geçiyor o keman yayı üstümden, her seferinde gözlerim doluyor.."
aslına bakarsan, insan önce "o"nun kucağına alevden bir top atabildiğine inanmıyor. hayatında ilk kez gördüğü o şeyi ne yapacağını bilemiyor. şaşkın şaşkın baktığımı hatırlıyorum sana.. şaka zannediyor insan çünkü o şokla.. olanı biteni kestiremiyor..
önce o kadar alev içinde bir şey hissetmiyorsun.. hatta bir şey hissetmediğine seviniyor, kucağındakinin "son"un olduğunu anlamak kenara dursun, bombayla oynayan bebek gibi keyifleniyorsun.. karşıdaki iyi bi şey yaptı sanıyorsun.. gözlerinin içine bakıyorsun, "boncuk boncuk"..
sonra karşındaki sana bi tuhaf bakmaya başlıyor.. içinde acıma var, vicdan var, hüzün var.. anlamıyorsun.. anlamlandıramıyorsun.. bu ortaya nerden geldiği belli olmayan tuhaf suskunlukları, belki özürleri geçiştirmeye çalışıyorsun.. farkında değilsin çünkü dışarıdan nasıl göründüğünün.. bu trajik olayın en ortasında, en çok güvendiğin kişi tarafından binbir acımayla kucağına alevler bırakılmış bir bebeksin.. oysa sen kendini, top havuzunda, yanında en sevdiğin kişi, eğleniyor sanıyorsun..
sonra ortalığı sıcak basmaya başlıyor.. önce tepki vermiyorsun, "geçer" diyorsun..
ve en son alev alev yanmaya, avazın çıktığı kadar ağlamaya, acıdan sancımaya başlıyorsun.. yardım istemeye davrandığın an, kapalı bir odada yalnız olduğunu fark ediyorsun.. her şey yetmezmiş gibi üstüne bastıran bu kıstırılmışlık ve yalnızlık seni boğuyor..
kucağındaki alevin yaktıklarına mı, onu oraya atanın en güvendiğin olduğuna mı, üstüne yalnız kaldığına mı, yalnız bıraktığına mı üzüleceksin ya da isyan edeceksin kestiremiyorsun..
tüm bunlar yetmemiş gibi üstüne bi de, aslında olayın en başından beri o kapalı odada yalnız olduğunu, dışarıda bir alev topu durduğunu ve tüm bunların bir deney, senin de bir denek olduğunu görüyorsun.. sana asla zarar vermeyeceğine kendin üstüne yemin ettiğinin üzerinde beyaz bir zırh var ya hani ne zamandan beri, içinden geçip "o"na ulaşamadığın.. neden giyip durduğunu bir türlü çıkartamayıp merak ettiğin.. işte, sonunda cevabı buluyorsun..
bütün bu parçalar beyninde bütünleştikçe, sen yok oluyorsun.. hiç oluyorsun.. hissedememeye başlıyorsun.. beynin, bütün bunların olabildiği gerçeğine kendini kapatmaya başlıyor.. boş bir noktaya anlamsız anlamsız bakıyorsun.. unutuyorsun bazen.. beynin bütün bunların gerçek olduğuna kendini inandırmamak için sana "hiç olmamış" numarası çekiyor..
beyaz zırhlı adam uzaklaşıyor.. toz oluyor.. "yok" oluyor.. çünkü deney "başarısız" sonuçlanmış.. hayal kırıklığına uğramış.. sana yaptıklarını aklında bir tur bile çevirmeye takati yok.. senle konuşmaktan, sormaktan ya da ne hissettiğini öğrenmekten koşar adım kaçıyor.. kalan enkaza bakıyorsun.. bunu toplamak için etrafta senden başka kimsenin olmadığını görüyorsun..
sonra üstünden bir keman yayı geçiyor.. bi de radyoda sezen, "kaybedenler"i söylüyor..
ve yazık ki sen, bütün bunlar üstünden geçmişken, çoktan fersah fersah uzaklaşmış olanın, dönüp sana "nasılsın" demesini bekliyorsun..''
sabahları, bi de akşamları metroda bir adam keman çalıyor.. bana en çok o koyuyor.. kontrol edebildiğim ortamları yönetmem kolay oluyor da, her seferinde en savunmasız zamanımda geçiyor o keman yayı üstümden, her seferinde gözlerim doluyor.."
aslına bakarsan, insan önce "o"nun kucağına alevden bir top atabildiğine inanmıyor. hayatında ilk kez gördüğü o şeyi ne yapacağını bilemiyor. şaşkın şaşkın baktığımı hatırlıyorum sana.. şaka zannediyor insan çünkü o şokla.. olanı biteni kestiremiyor..
önce o kadar alev içinde bir şey hissetmiyorsun.. hatta bir şey hissetmediğine seviniyor, kucağındakinin "son"un olduğunu anlamak kenara dursun, bombayla oynayan bebek gibi keyifleniyorsun.. karşıdaki iyi bi şey yaptı sanıyorsun.. gözlerinin içine bakıyorsun, "boncuk boncuk"..
sonra karşındaki sana bi tuhaf bakmaya başlıyor.. içinde acıma var, vicdan var, hüzün var.. anlamıyorsun.. anlamlandıramıyorsun.. bu ortaya nerden geldiği belli olmayan tuhaf suskunlukları, belki özürleri geçiştirmeye çalışıyorsun.. farkında değilsin çünkü dışarıdan nasıl göründüğünün.. bu trajik olayın en ortasında, en çok güvendiğin kişi tarafından binbir acımayla kucağına alevler bırakılmış bir bebeksin.. oysa sen kendini, top havuzunda, yanında en sevdiğin kişi, eğleniyor sanıyorsun..
sonra ortalığı sıcak basmaya başlıyor.. önce tepki vermiyorsun, "geçer" diyorsun..
ve en son alev alev yanmaya, avazın çıktığı kadar ağlamaya, acıdan sancımaya başlıyorsun.. yardım istemeye davrandığın an, kapalı bir odada yalnız olduğunu fark ediyorsun.. her şey yetmezmiş gibi üstüne bastıran bu kıstırılmışlık ve yalnızlık seni boğuyor..
kucağındaki alevin yaktıklarına mı, onu oraya atanın en güvendiğin olduğuna mı, üstüne yalnız kaldığına mı, yalnız bıraktığına mı üzüleceksin ya da isyan edeceksin kestiremiyorsun..
tüm bunlar yetmemiş gibi üstüne bi de, aslında olayın en başından beri o kapalı odada yalnız olduğunu, dışarıda bir alev topu durduğunu ve tüm bunların bir deney, senin de bir denek olduğunu görüyorsun.. sana asla zarar vermeyeceğine kendin üstüne yemin ettiğinin üzerinde beyaz bir zırh var ya hani ne zamandan beri, içinden geçip "o"na ulaşamadığın.. neden giyip durduğunu bir türlü çıkartamayıp merak ettiğin.. işte, sonunda cevabı buluyorsun..
bütün bu parçalar beyninde bütünleştikçe, sen yok oluyorsun.. hiç oluyorsun.. hissedememeye başlıyorsun.. beynin, bütün bunların olabildiği gerçeğine kendini kapatmaya başlıyor.. boş bir noktaya anlamsız anlamsız bakıyorsun.. unutuyorsun bazen.. beynin bütün bunların gerçek olduğuna kendini inandırmamak için sana "hiç olmamış" numarası çekiyor..
beyaz zırhlı adam uzaklaşıyor.. toz oluyor.. "yok" oluyor.. çünkü deney "başarısız" sonuçlanmış.. hayal kırıklığına uğramış.. sana yaptıklarını aklında bir tur bile çevirmeye takati yok.. senle konuşmaktan, sormaktan ya da ne hissettiğini öğrenmekten koşar adım kaçıyor.. kalan enkaza bakıyorsun.. bunu toplamak için etrafta senden başka kimsenin olmadığını görüyorsun..
sonra üstünden bir keman yayı geçiyor.. bi de radyoda sezen, "kaybedenler"i söylüyor..
ve yazık ki sen, bütün bunlar üstünden geçmişken, çoktan fersah fersah uzaklaşmış olanın, dönüp sana "nasılsın" demesini bekliyorsun..''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)