Bir ateist, bir müslüman, bir hristiyan ve tanrı bara girerler;
---
- Ben tanrıyım, hayatınız boyunca sizi izledim, sözlerinizi duydum ve hissettiklerinizi hissettim. 'A' sen bir müslümandın ve islamın kendini adamış bir takipçisiydin, lütfen öne çık. 'B' sen bir hristiyandın her ne kadar inancın başlarda tam olmasada sen büyüdükçe olgunlaştı ve en sonunda bana inancın tamdı, lütfen öne çık. C sen bir ateistsin ve beni duyduğun andan öldüğün ana kadar varlığıma kesinlikle inanmadın. Neden siz üçünüzü buraya topladım?
Şimdi, üçünüz de öldünüz ve karşımdasınız. Sorum basit, hanginiz ateistle tam şu an yer değiştirmek ister? Hayatınızın sonuçları var ve yargılanacaksınız, ama sadece bu seferlik, içinizden birisi C'nin yerine geçmek ister mi? Tahmin ettiğim gibi istemiyorsunuz demek, peki.
'C' seni seviyorum, ruhun huzurla dolsun ve cennette beni bekle.
Ama siz ikiniz, siz ikinize söyleyeceklerim var!
Korkudan yerlere kapanmayın, zaten sizin sorununuzda bu. Sizce benim karşımda dizlerinizin üstüne çöküp yalvarmanızı mı istiyorum? Hangisi daha kötü? Karşımdakileri benim önümde diz çökmüş yalvararak bekleyen zavallılar olarak istemem mi, yoksa sizin beni böyle düşünmeniz mi? Yahu neden bana tapınılmasını isteyeyim? Sizin hayattan beklentiniz bu mu? Karşılıklı, eşit, sevgi dolu ilişkiler yerine karşınızdakilerin sizin önünüzde korkuyla diz çöküp yalvarması mı? Size bir sır vereyim, ikinci tercih çok hızlı sıkıcı bir hal alıyor. Var olmuş tüm ikinci seçeneği gönülden isteyen diktatörler, hayatlarının sonunda bu dünyaya ayak basmış en yalnız insanlar olarak veda ettiler. Hristiyanlar, müslümanlar.. sizlerden milyarlarca var! MİLYARLARCA! Ve hepinizin kalbinde o kadar korku... 'Tanrı korkusu' gerçek bir tanım ve bunu iyi bir şeymiş gibi kullanıyorsunuz? Sizden istediğim bu mu? Benden korkmanız mı?
İkinizde gerçekten beğenmediğim insanları cehenneme sonsuza kadar eziyet görmeye yolladığıma inandınız.
SONSUZA. KADAR. EZİYET. GÖRMEK.
A, neden insanlara sonsuza kadar eziyet eden bir mahluğa tapınırsın?
- Ama, başka ne seçeneğim vardı ki?
-Birazcık dürüstlük ve ahlaki prensiplere sahip olmayı seçebilirdin, ve tanrının da senin kadar bu dürüstlük ve ahlak prensiplerine sahip olmasını bekleyebilirdin? Ve eğer sizden daha fazla şey bilen bir varlıksam - ki öyleyim- neden sahip olmayayım? Ama sen, benim adıma konuşmuş olan tüm bunlardan yoksun insanları seçtin.
Peki B, neden insanlara sonsuza kadar eziyet eden bir garabete tapınırsın?
- Sadece senin adil ve doğru olanın ne olduğunu bizden daha iyi bileceğine güvendim. Çünkü tanrı iyidir, tanrı sevgidir.
- Sevgi mi? Sevgi ne zamandan beri sonsuza kadar acı vermekle alakalı? Sen C ile yer değiştirmedin çünkü C bana inanmıyordu. Sen C ile yer değiştirmedin çünkü C cehenneme gidecekti. Sen C ile yer değiştirmedin çünkü sonsuza kadar yanarak eziyet göreceğine inanıyordun. Ve hepsinden önemlisi yine sen, C sırf bana inanmıyor diye onu sonsuza kadar diri diri yakmanın 'adil olan' olduğuna inandın.
C benim varlığımı bilmiyordu, bu sebepten hakarete uğramış gibi mi hissetmeliyim? Bu beni gücendirmeli mi? C sizin ikinizin de var olduğunu bilmiyordu, bu yüzden ona gücendiniz mi? Hayır değil mi? Ama yinede siz benim beğenmediğim insanları sonsuza kadar yaktığıma ve geri kalanları da sonsuza kadar bana tapınmaları için ayırdığıma inanırken C buna inanmadı ve ben asıl sizin beni böyle ahlaksız bir varlık olarak görmenize alınıyorum. Beni siz gücendirdiniz.
- Ama nasıl bilebilirdik ki, etrafımızdaki herkes buna inanıyordu. Binlerce yıl önce yazılmıştı. Ve o kadar cami, kilise, din adamı..Herkes bunlara inandı.
- C inanmadı. Bu yüzden onu yabancılaştırmanıza rağmen yapmadı. Hayatı boyunca onun söylediklerine siz alındınız. Bir şeylerden gücenmenize sebep oydu. Aslında sizdiniz beni gücendiren her ne kadar siz onun söylediklerine gücensenizde.
Sizce o kutsal kitaplar sizin gibi insanlar tarafından yazılmadı mı? Onlar da sizin gibi yediler, içtiler, uyudular.. O ilkellerin de kendilerine göre benim neye benzediğime ve nasıl olduğuma dair fikirleri vardı ve bu fikirleri yine benim üstümden insanları kimi çıkarlar için kullandılar. Tıpkı sizin C'ye yaptığınız gibi. Söylediklerinin doğru olduğunu ve inançlarının bilgi olduğunu insanlara inandırmak için beni kullandılar. Onların nerede bittiğini ve benim nerede başladığımı bilmiyorlardı. Siz, ilkel insanların tanrı figürlerine inandınız. Buna kandınız. C kanmadı.
Gidip C ile tatlı bir muhabbet edebilirim arada tüm bu duygusal ve mantıksal yük olmadan. Onunla sağlıklı bir ikili ilişki kurabilirim. Onunla aynı noktada buluşabilirim. Sizinle ne yapacağım?
- Bize gerçeği göster.
- Sizin gibi gücendirici korkaklara doğruyu mu öğreteyim. Siz tamamen bozulmadınız mı zaten?
- HAYIR, SENDEN KORKMUYORUZ!
- Güzel, şimdi bir yerlere geliyoruz.
26 Aralık 2018 Çarşamba
11 Kasım 2018 Pazar
Fry
-Cennetin kapılarından geçtin ve tanrı ile karşı karşıyasın.
Ona, o şeye ne söylerdin?
-Çocuklarda kemik kanseri mi? Gerçekten mi?
Bunu nasıl yapabilirsin? Sebebinin biz insanlar dahi olmadığı bu kadar acı ve ızdıraba sahip bir dünyayı nasıl yaratabilirsin? Bu doğru değil. Bu düpedüz kötülük.
Neden bu kadar adaletsizlik ve acı barındıran bir dünyayı yaratan gelgeç gönüllü, ahlaksız ve aptal bir tanrıya saygı duyayım?
İşte bunları söylerdim.
-Bu şekilde cennete girebileceğini düşünüyor musun gerçekten?
-Tabii ki hayır, ama zaten istemem. En azından onun bu yanlış şartlarına uymuş olarak girmek istemem.
Yani eğer ölsem ve karşımda tanrı yerine, Pluto'yu, Hades'i ve 12 Yunan tanrısını görsem o zaman onlarla anlaşabilirdim. Çünkü onlar içlerinde hiç ölümlülük yokmuş gibi, dönek değillermiş, anlaşılamaz değillermiş gibi davranmıyorlardı. Onlar kendilerini her şeyi gören, her şeyi bilen, en iyi, en hayırlı olarak sunmuyorlardı. Çünkü bu dünyayı yaratan tanrı - eğer bir tanrı tarafından yaratıldı ise- tam anlamıyla bir manyak ve tamamen bencil.
Tüm hayatımı dizlerimin üstünde ona teşekkür ederek mi geçirmeliyim? Ne tür bir varlık bunu ister? Evet dünya gerçekten çok harika ama aynı zamanda içinde tüm yaşam döngüsü Afrika'da çocukların gözlerine yumurtalarını bırakıp larvaların çocukların gözlerini içeriden dışarıya doğru yemesine sebebiyet veren ve onları kör eden böcekler de barındırıyor. Yahu neden? Bunu bize neden yapıyor? Gerçekten böyle bir hastalıklı yaşam döngüsünün olmadığı bir dünya yaratamıyor mu?
Bu kabul edilemez. Bunu kabul etmeyin.
Ona, o şeye ne söylerdin?
-Çocuklarda kemik kanseri mi? Gerçekten mi?
Bunu nasıl yapabilirsin? Sebebinin biz insanlar dahi olmadığı bu kadar acı ve ızdıraba sahip bir dünyayı nasıl yaratabilirsin? Bu doğru değil. Bu düpedüz kötülük.
Neden bu kadar adaletsizlik ve acı barındıran bir dünyayı yaratan gelgeç gönüllü, ahlaksız ve aptal bir tanrıya saygı duyayım?
İşte bunları söylerdim.
-Bu şekilde cennete girebileceğini düşünüyor musun gerçekten?
-Tabii ki hayır, ama zaten istemem. En azından onun bu yanlış şartlarına uymuş olarak girmek istemem.
Yani eğer ölsem ve karşımda tanrı yerine, Pluto'yu, Hades'i ve 12 Yunan tanrısını görsem o zaman onlarla anlaşabilirdim. Çünkü onlar içlerinde hiç ölümlülük yokmuş gibi, dönek değillermiş, anlaşılamaz değillermiş gibi davranmıyorlardı. Onlar kendilerini her şeyi gören, her şeyi bilen, en iyi, en hayırlı olarak sunmuyorlardı. Çünkü bu dünyayı yaratan tanrı - eğer bir tanrı tarafından yaratıldı ise- tam anlamıyla bir manyak ve tamamen bencil.
Tüm hayatımı dizlerimin üstünde ona teşekkür ederek mi geçirmeliyim? Ne tür bir varlık bunu ister? Evet dünya gerçekten çok harika ama aynı zamanda içinde tüm yaşam döngüsü Afrika'da çocukların gözlerine yumurtalarını bırakıp larvaların çocukların gözlerini içeriden dışarıya doğru yemesine sebebiyet veren ve onları kör eden böcekler de barındırıyor. Yahu neden? Bunu bize neden yapıyor? Gerçekten böyle bir hastalıklı yaşam döngüsünün olmadığı bir dünya yaratamıyor mu?
Bu kabul edilemez. Bunu kabul etmeyin.
1 Haziran 2018 Cuma
İnsan Avı
Bir dakikalığına postaları düşünmenizi istiyorum.
Bir dakikalığına keyfi yerinde uyurgezer bir koyun olmayı bırakıp, gerçekten düşünün.
Size söz veriyorum posta teşkilatlarını sizi derin düşüncelere daldırabilecek nitelikte, zamanınıza değer şeyler olduğunu göreceksiniz.
Bir kağıt parçası, tıpkı sınıfta birbirimize pasladığımız o ufak notlar gibi, kıtaları aşabilir. Size dünyanın öbür ucundan kurabiye gönderebilirim ve tek yapmam gereken sizin adınızı bir kutunun üstüne yazmak, üzerine pul yapıştırmak ve posta kutusuna atmak olur.
Tüm bu sistem bu kadar basit ve iyi çalışıyor, çünkü bu zincirdeki her bir parça beyinsiz birer makine gibi davranıyor. Ben bir adres yazıyorum ve onlar sadece... itaat ediyor.
Soru yok.
Sapma yok.
Sonsuzluğu, güzelliği ya da.. ölümü düşünmeye fırsat vermek yok.
Siz bile, tüm o özgür iradenize rağmen, kapınıza bir posta geldiğinde itaat etmek dışında herhangi başka bir şey yapmayı aklınızdan bile geçiremezsiniz.
Bu sizin hatanız değil.
Tüm toplum sizi böyle yaptı, sizler koyunsunuz ve koyunlar dünyasında yaşıyorsunuz.
Ve sizler koyun olduğunuz için, tek yapabildiğiniz şey itaat etmek olduğu için tam şu an istediğim kişiye istediğim yerde dokunabilirim.
Ve size güzel pişmiş sıcak kurabiyeler verebilirim.
Ya da boğazınızı sıkabilirim.
Posta teşkilatı bana doksanlarda sahip olduğum o sınırsız gücü veriyor, ve bir noktada siz bana itaat ediyorsunuz.
Çünkü ben, siz gibiler koyun olduğu için, istediğim an sizi dünyanın en güzel kurabiyeleriyle besleyebilirim, ya da gözleriniz fal taşı gibi açılıp sonsuzluğa bomboş bakana kadar boğazınızı sıkıp ölmenizi izlerim. Bu bana kalmış.
Siz bana itaat ediyorsunuz ve üçüncü bir göz baktığında, ben bir tanrıyım.
Elveda.
Bir dakikalığına keyfi yerinde uyurgezer bir koyun olmayı bırakıp, gerçekten düşünün.
Size söz veriyorum posta teşkilatlarını sizi derin düşüncelere daldırabilecek nitelikte, zamanınıza değer şeyler olduğunu göreceksiniz.
Bir kağıt parçası, tıpkı sınıfta birbirimize pasladığımız o ufak notlar gibi, kıtaları aşabilir. Size dünyanın öbür ucundan kurabiye gönderebilirim ve tek yapmam gereken sizin adınızı bir kutunun üstüne yazmak, üzerine pul yapıştırmak ve posta kutusuna atmak olur.
Tüm bu sistem bu kadar basit ve iyi çalışıyor, çünkü bu zincirdeki her bir parça beyinsiz birer makine gibi davranıyor. Ben bir adres yazıyorum ve onlar sadece... itaat ediyor.
Soru yok.
Sapma yok.
Sonsuzluğu, güzelliği ya da.. ölümü düşünmeye fırsat vermek yok.
Siz bile, tüm o özgür iradenize rağmen, kapınıza bir posta geldiğinde itaat etmek dışında herhangi başka bir şey yapmayı aklınızdan bile geçiremezsiniz.
Bu sizin hatanız değil.
Tüm toplum sizi böyle yaptı, sizler koyunsunuz ve koyunlar dünyasında yaşıyorsunuz.
Ve sizler koyun olduğunuz için, tek yapabildiğiniz şey itaat etmek olduğu için tam şu an istediğim kişiye istediğim yerde dokunabilirim.
Ve size güzel pişmiş sıcak kurabiyeler verebilirim.
Ya da boğazınızı sıkabilirim.
Posta teşkilatı bana doksanlarda sahip olduğum o sınırsız gücü veriyor, ve bir noktada siz bana itaat ediyorsunuz.
Çünkü ben, siz gibiler koyun olduğu için, istediğim an sizi dünyanın en güzel kurabiyeleriyle besleyebilirim, ya da gözleriniz fal taşı gibi açılıp sonsuzluğa bomboş bakana kadar boğazınızı sıkıp ölmenizi izlerim. Bu bana kalmış.
Siz bana itaat ediyorsunuz ve üçüncü bir göz baktığında, ben bir tanrıyım.
Elveda.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)